09 Temmuz 2024 Salı
Milli Şairimiz Mehmet Akif:
“Atiyi karanlık görerek azmi bırakmak…
Alçak bir ölüm varsa, eminim, budur ancak.”
Mısraları ile ümitsizliğe düşülmesini alçak bir ölüme yani yok oluşa benzetmiştir. Hal böyle olmasına rağmen, İsrail Terör Devletinin işgalcisi olduğu Filistin topraklarında Mescidi Aksaya, bombalı, füzeli saldırı karşısında ki İslam aleminin içinde bulunduğu dağınıklığını ve bunun doğal sonucu ortaya çıkan çaresizliğini gördükçe: “Bayram gelmiş neyime, kan damlar yüreğime” diye yeis çukuruna düşmemek için insan kendini ister istemez frenliyor. Üç dinin de kutsal bir mekânı, İsrail devleti kuruluncaya kadar üç dininde rahat ve hoşgörü içinde ibadetlerini eda edebildiği Müslümanların ilk kıblesi, Hz. Peygamber (SAV) Miraç’a yükseldiği, kutsalımız Mescidi Aksaya Mübarek Ramazan ayında teravih namazını kılarken ibadethane masumiyetine yakışmayan bir şekilde silahsız sivil halkın üzerine zorbalıkla, asker, silah ve roketatar ile saldırı yapılması üzerine 200’ün üzerinde kardeşimizin yaralanması, onlarcasının şehit edilmesindeki vahşiliğin ve iki milyarlık İslam aleminin ve dünya insanlığının suskunluğunun ne tarifi ne de izahı mümkündür.
Bunun yanında iki milyar Müslümanın bulunduğu Dünyamızda Mescidi Aksa’ ya atılan bomba sonucu çıkan yangında nüfusu on milyonluk bir ülke olan Yahudilerin toplu halde sevinç çığlıkları ile kutlama yapmaları ise ibretlik ve insanlık için kara bir lekedir. Şimdiye kadar dünyanın her yerindeki buna benzer birçok saldırıları da olduğu gibi engellemek adına fiili hiçbir eylemde bulunmadan konuyu Yüce Rabbimize havale edip, ebabil kuşu bekleme gibi kolaycılığa kaçan alışkanlığımız ile bu saldırıyı da beylik laflar ve güzel edebi cümleler ile sosyal medya hesaplarımızdan izin verildiği kadarı ile kınadık. Evet, sadece kınadık. Bu kınama mesajlarını beğendik, beğenildik…
Bunu da yapmayan, yapamayanların bulunduğu, birçok insanın da üç maymunu oynamayı tercih ettiği, kimisinin de İsrail ağzı ile
konuştuğu bir devri alemde kınamak ve üzülmekte yabana atılmaması gereken bir eylemdir diye şimdilik böyle teselli olmaya çalışalım…
Bu düşünceler içindeki çıkmaz ile kınama geleneğine uyarak, tarafımı belli etmek adına paylaşımda bulundum. Paylaşıma yazacak bir şey
bulamadığım için de sadece “Ya Rabbi…!” Diye niyazda buluna bildim…
Evet; “Ya Rabbi” üç nokta ve ünlem işareti…
Bir tarafta üç dinin kutsalı dünya mirası Mescit-i Aksaya yapılan vahşi saldırı ve bu vahşet karşısında sekiz milyarlık insanlık ve iki milyarlık Ümmeti İslam’ın suskunluğu ve diğer tarafta devede kulak diye tabir edilemeyecek on milyon nüfuslu terör devleti İsrail ve saldırıları… İçler acısı bir hal… Bu durumu akıl ile izah etmek mümkün değil. Çaresizlik mi? Acizlik mi? İnsan bir türlü isim bulamıyor,
geçerli hiçbir mazeret üretemiyor. Belki de çaresizliğinden avazının çıktığı kadar bağırmak istiyorsun… Ama yutkunuyorsun… İtiraf edemiyorsun…
Kendine bile itiraf edemiyorsun. Rabbinden utanıyorsun. İnsanlığından, kendinden utanıyorsun… Evet; İsrail on milyon nüfusu ile Dünya’nın terörist, şımarık ve şımartılan, sırtı aferin diye emperyalistler tarafından sıvazlanan korunan bir terör devleti.
Bu hal içinde sığınağımız, arz kapımıza “Ya Rabbi…” diye üç nokta ile anlatmak istediğimizi arz etmekten başka bir seçenek bulamamanın
çaresizliği içinde kıvranıyoruz…! Hal ve ahvalimizin ey iyisini Yüce Rabbim biliyor. İki milyar Müslüman nüfusunun başında genel vali konumundaki göbek bağı ile emperyalistlere bağlı idarecilerini, haşa olabilecek bir depremi engelleme(?) gücü olduğuna inan uçkurları ile bu emperyalistlere bağlı sözüm ona Şeyhlerin şeytani gerçek yüzlerini içimizdeki harlanan tefrika ve fitneleri ancak ve ancak Rabbim biliyor ve görüyor.