Zulüm; TDK tarafından: “Güçlü bir kimsenin yasaya veya vicdana aykırı olarak başkasını uğrattığı kötü durum, kıygı, eziyet ve cefa” olarak tanımlanmıştır.
Dünya üzerindeki İslam coğrafyasındaki her yer emperyalist devletler tarafından işgal edilmiş, hallaç pamuğu gibi tarumar ediliyor. İnsanlık dışı, akıllara zarar veren vahşi zulümlere ve yapılan bu zulümler karşısında sessiz kalan milyarlarca insanların üç maymunu oynadıklarına şahit oluyoruz.
İslam coğrafyasının her karışı gözü dönmüş zalimler tarafından kuşatılmış vaziyette. Akla hayale gelmez işgal teknikleri, algı yöntemleri, şeytana ayakkabısını ters giydirecek hile ve desiseler ile sözde adalet (?), barış (?), özgürlük (?), demokrasi (?) gibi süslü aldatmacalar ile İslam ülkelerine saldırılıyor, istila ediliyor. Sivil hedefler bombalanıyor, insanlar vahşice öldürülüyor, yerlerinden yurtlarından sürülüyor, ülkelerin yer altı ve yer üstükaynakları tarumar ediliyor. Çocuklar kaçırılıyor, bu çocuklar organ mafyası ve DAEŞ, MAEŞ… gibi çeşitli isimler ile kurdukları çakma sözde dini örgütlere militan olarak devşiriliyor.
Diyeceksiniz ki, bu olanlar karşısında İslam dünyasının ve bizlerin hiç mi suçu ve sorumluluğu yok? Olmaz olur mu? Gafletimiz, bize dokunmayan yılan bin yaşasın vurdumduymazlığı, incir kabuğunu doldurmayacak nüans farkları ile meydana gelen ayrılık ve çatışmalar gibi çeşitli nedenler ve elimizin
kolumuzun bağlı olma çaresizliği buna çanak tutuyor, zemin hazırlıyor. Batılı emperyalistler Osmanlı için “Hasta Adam” benzetmesini yapmışlardı. Günümüzdeki iki milyar nüfuslu Ümmeti İslam bir tık ilerisi ile bütün uzuvları felç olmuş, hayati fonksiyonlarını ve düşünme melekesini yitirmiş bitkisel
hayattaki “Felçli Hasta Adam” olmuştur ki bu ifade bazıları için çok ağır gelebilir ama maalesef umumi manzaraya bakıldığında gerçek olan budur.
Avrupa’nın ortasında dünyanın gözleri önünde BM gözetimde binlerce Müslüman Boşnak, vahşi bir şekilde toplu katliama uğradı. Müslüman-Boşnak kadınlar, çocuklarının eşlerinin gözleri önünde sapık bir inanç ile tecavüze maruz kaldı. Bütün dünya sadece sustu… Kudüs, Mescidi Aksa İsrail’in saldırıları ile kan gölüne döndü. Duyarlı üç beş milyon Müslümandan başka herkes bana dokunmayan yılan bin yaşasın vurdumduymazlığı ile deve kuşu misali başını kuma gömdü. Çözüm üretmek, çare bulmak yerine kimisi canını kimisi de dünyalık mevkisini korumanın derdine düştü … İki milyarlık Müslüman nüfusu, Avrupa’dan ve dünyadan yardım beklemekten başka hiçbir şey yapmadı, yapamadı. Hoş kimsenin bir şey yapacak gücü ve takati kalmamıştı. Çünkü kimisinin ülkesi istila edilmiş, bombalanmış, taş üstünde taş bırakılmamış…
Kimisi de genel vali ile emperyalistler tarafından muhasara altına alınmış hiçbir şey yapabilme kabiliyeti olmayan kendine faydası olmayan, süt dökmüş kedi misali devletçikler… İnsanım diyen, hele hele inandım diyen, öldükten sonra dirileceğine ve Rabbinin huzurunda hesap vereceğine inanan Müslüman’ın günümüzdeki zulüm ve kötülükler karşısında ki tutum ve davranışı nasıl olmalıdır?
“Hz. Peygamberimiz (SAV): “Kim bir kötülük görürse, onu eliyle düzeltsin. Şayet buna gücü yetmezse, diliyle düzeltsin. Buna da gücü yetmezse kalbiyle buğuz etsin ki bu imanın en zayıf derecesidir.” (Müslim,İman78) Bunun yanında Hz. Ali (KV): “Bir zulmü engelleyemiyorsanız, en azından
onu herkese duyurun.” Buyuruyor.
Atalarımız da:
“Zulmün olduğu yerde tarafsızlık namussuzluktur.”
“Zulüm ile abat olanın akıbeti berbat olur.”
Kitabımız Kur’an-ı Kerimin birçok ayetinde Allah (C.C) zalimleri sevmediğini, Hakkın galip geleceğini, zalimlerin helak olacağını haber vermekte ve sessiz kalınmamasını emretmektedir.
Evet her yerde zalim ve zulüm var. Zalimin elini kolunu sallayarak gezmesi bi tarafa bir de rağbet görüyor. Zulme sessiz kalmak, feryadı figan etmek, ebabil kuşu beklemek yerine az çok demeden bir şeyler yapmak gerek…
CUMA REYTİNG SONUÇLARI
10 gün önceDİZİ
10 gün önceDİZİ
10 gün önceDİZİ
10 gün önceDİZİ
10 gün önceVeri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.